Davetsiz Misafirler
Aldığım bir
nefes, izlediğim bir film, dinlediğim bir müzik yahut herhangi bir şey; bazı
duygularımı bir anda ete kemiğe büründürüyor. Bu duygular, tepeden tırnağa tüm
vücudumu dakikalar içerisinde istila ediyorlar. İstilaya uğrayan vücudum,
savaşacak gücü kendinde bulamıyor fakat yine de yıkılmıyor:
Hodri meydan!
Elle tutulmaz,
gözle görülmez olana kadar yaşayacaksınız benimle. Önce bağışıklık sistemimi
zayıflatacaksınız, elden ayaktan düşeceğim elbette.
‘Elbette’
misafirperver davranacağım. Gönülsüz de olsam başım gözüm üstüne!
Uzunca bir süreç
olacak, biliyorsunuz. Belki siz yer edinemeyeceksin, belki beni yerimden edeceksiniz.
Bu kısım biraz muallak.
Durumu bir
netliğe kavuşturmak gerekiyor; kısa sürede.
‘Kısa sürede’ ele
geçirdiğiniz vücudum gün geçtikçe size daha çok alışıyor. Öyle aceleci
davranmadan, aheste aheste doğruluyorum. Doğruluyorum ve evet, ben sizinle
yaşamaya alışıyorum.
Çünkü alışmak
nefes almak gibi, öylesine gerekli. Çünkü alışmazsan hep zayıfsın, çünkü
alışmazsan hep eksiksin, çünkü alışmazsan yaşayamazsın; ölürsün.
Alışmasaydım
yaşayamazdım ve yaşatamazdım sizi. Ölü bir vücudun diri diri gömülen duyguları
olmanıza gönlüm razı gelemezdi.
Sizinle savaşmayı
değil sizinle yaşamayı, sizi yaşamayı tercih ettim; korkmadan. Hayatta bazen cesur
olmayı göze almanın güzelliklerine eriştim. Ve zorbalıkla hiçbir duygunun
üstesinden gelinemeyeceğini keşfettim. Ve ardından kaçtığın duygunun esiri
olacağını da..
Beni yerle bir
etmek için güçlenerek geldiğiniz vücudumdan sizi yerle bir ederek uğurluyorum
fakat asla saygıda kusur etmeden, nazikçe.
Acı çekmeyi göze
alarak güçleniyorum. Ve hepimizin kulaklarında yankılanan aynı ses: ‘’
Öldürmeyen acı güçlendirir!’’
Öldürmeyen
duyguların gücüyle:
Uğurlar ola!
Yorumlar
Yorum Gönder